Meslek Hastalığı Tazminatı

Meslek Hastalığı Nedir?

Mesleki bir faaliyetin yürütülmesi veya bazı işlerde sürekli olarak çalışılması, kişi bu meslekle doğrudan bağlantılı bazı hastalıklara yol açabilir. Bu nedenle sosyal güvenlik sistemleri hastalık durumunu mesleki risk olarak kabul etmektedir. ‘Meslek hastalığı’ kavramı ne İş Kanunu’ nda ne de Borçlar Kanununda tanımlanmamıştır. Doktrinde kabul gören tanıma göre meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin sürdürülmesi yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halidir.  Meslek hastalığı kavramında vurgulanan nokta işin nitelik ve yürütüm şartları sonucu ya da iş yerinin durumu dolayısıyla yavaş yavaş ortaya çıkan bir sağlık bozulması durumu olmasıdır. Dolayısıyla hastalığın yürütülen meslek dolayısıyla ortaya çıktığının tespiti büyük önem arz eder. Bu tespit nasıl yapılacaktır?

1-) Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi ve

2-) Kurum gerekli görürse işyerindeki çalışma şartlarını ve sonucu tıbbi raporları ve gerekli her türlü belgelerin incelenmesi ve sonucun Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi zorunludur.

3-) Meslek hastalığı işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkmış ve sigortalı olarak çalışılan işten kaynaklanmışsa, Kurum tarafından belirtilen süreden daha uzun bir sürenin geçmemiş olması gerekir. Dolayısıyla bu durumdaki kişiler hastalığı fark ettiğinde zaman kaybetmeden Kuruma başvurmalıdır.

4-) Herhangi bir hastalık klinik bulgularla belirlenmiş ve mesleki hastalığa yol açan nedenin işyerindeki inceleme sonucu tespit edilmiş olduğu hallerde, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük süresi aşılmış olsa dahi, hastalık Kurumun ya da ilgilinin başvurusu üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu onayı ile meslek hastalığı olarak kabul edilebilir. Bu süre Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde hastalık türlerine göre en az 2 gün en çok 25 yıl olarak belirlenmiştir.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 14. Maddesinde meslek hastalığı şu şekilde tanımlanmıştır; Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.

Meslek hastalığıyla ilgili bildirimler üzerine gerekli soruşturmalar, Kurum’un denetim ile görevlendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri aracılığıyla yaptırılabilir. Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usulü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğünde meslek hastalıkları 5 ana grupta toplanmıştır;

  • A grubu: Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları
  • B grubu: Mesleki deri hastalıkları
  • C grubu: Pnömokonyozlar ve diğer meslek solunum sistemi hastalıkları
  • D grubu: Mesleki bulaşıcı hastalıklar
  • E grubu: Fiziki etkenlerle olan meslek hastalıkları

Meslek hastalığına neden olabilecek kaynaklar da 6 grupta sınıflandırılmıştır;

  • Madensel cisimlerden oluşanlar
  • Organik cisimlerden oluşanlar
  • Fizik ve mekanik etkenlerden oluşanlar
  • Tozlardan oluşanlar
  • Bakterilerden oluşanlar
  • Örgütün psiko-sosyal ortamı

Meslek hastalığının varlığının kabulü için onun mesleki faaliyetlerden doğması da tek başına yeterli kabul edilmemektedir. Ayrıca kural olarak hastalığın Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğündeki meslek hastalıkları listesinde adının bulunması gerekmektedir. Ancak istisna en bu listede yer almayan ancak iş nedeniyle ortaya çıktığı kesin olarak saptanan bazı enfeksiyon hastalıkları da meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir.  Bu durumdaki hastalığın meslek hastalığı olduğu iddiasının ispatı sigortalıya aittir. Bu husustaki teşhisin laboratuar deneyleriyle doğrulanması gerekir. Liste dışındaki bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilip edilmemesi üzerine bir uyuşmazlık çıkarsa bunu Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu karara bağlayacaktır. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 27.11.1990 tarih 1990/12108-12453 sayılı ilamıyla Yargıtay da aynı uygulama içinde olduğunu göstermektedir.) Kurulun kararına karşı itiraz yolunun açık olup olmadığı kanun veya tüzüklerde belirtilmemiştir.

Meslek Hastalığı Unsurları

İşçi Unsuru: işverenin sorumluluğu açısından bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabulü için her şeyden önce hastalığa yakalanan kişinin İş kanunu çerçevesinde “işçi” sayılması gerekir. Ayrıca SGK yardımlarından yararlanabilmesi için 5510 sayılı kanuna göre “sigortalı” olması gerekmektedir. Kural kişinin meslek hastalığına işyerinde sigortalı olarak çalıştığı sırada yakalanmasıdır. Meslek hastalığının anlaşıldığı tarihte sigortalı aranması aranmaz.

Hastalık Unsuru: Hastalık sigortalının geçici veya sürekli bedensel hastalık veya ruhi bir özre uğramış olmasıdır. Buna göre işin niteliği veya işyeri şartlarına göre tekrarlanan olumsuz etkenlerin sigortalıyı zarara uğratması halinde meslek hastalığı söz konusu olur. Örneğin kömür madeninde çalışan kişinin ‘Pnömokonyoz’ hastalığına, gürültülü iş yerinde çalışan kimsenin işitme kaybına yakalanması vb. bununla birlikte sadece fiziki bütünlüğe değil ruh ve sinir sistemine de zara verebilir. Her ihtimalde sigortalının sigorta yardımından faydalanabilmesi için işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden geçici ve ya sürekli olarak bedensel veya ruhsal bir zarara uğraması gerekmektedir. Yani hastalık ile yapılan iş arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Meslek hastalığı sigortalının çalıştığı iş veya işyeri koşullarıyla ilgili olabilir. Meslek hastalığının başladığı tarihte yapılan iş sigortalının “mesleği” sayılır. Mesleğin tespiti Kurumun müfettişleri aracılığıyla incelettirilebileceği gibi işyerinden alınan belgelerle de ortaya konabilir. Ülkemizde en çok kömür madenlerindeki sigortaların yakalandığı Pnömokonyoz ve kot taşlama işyerlerinde çalışanların yakalandığı Silikoz hastalıkları gündeme gelmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere bu hastalığın yönetmelikte yer alması ve belirtilen süre içinde ortaya çıkması gerekmektedir. Ayrıca hastalığın hekim raporuyla tespiti zorunludur. Sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye, Sağlık Bakanlığı meslek hastalıkları hastaneleri ile eğitim ve araştırma hastaneleri ve Devlet üniversitesi hastaneleri yetkilidir.

Süre Unsuru: 5510 sayılı kanun 14 maddesinde meslek hastalığı için bildirim süresi düzenlenmiştir. Buna göre meslek hastalığının 4/1/a kapsamındaki sigortalılar (mülga) ile kısmen sigortalı sayılanlar bakımından, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından durumun öğrenildiği günden başlayarak üç iş günü içinde meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. 4/1/b kapsamındaki sigortalılar ise, meslek hastalığına tutulduğunu öğrendiği günden başlayarak 3 iş günü içinde Kuruma bildirim yapmalıdır. Bildirim iş kazası ve meslek hastalığı bildirim formu veya elektronik ortamda da yapılabilmektedir. İşveren bu yükümlülüğe uymaz veya kasten eksik ya da yanlış bildirimde bulunursa Kurumca bu durum için yapılan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri işverenden tazmin edilir. Bildirimlerin araştırması ise SGK Müfettişleri tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla yapılır.

Meslek Hastalığı İşçi Hakları

5510 Sayılı kanunun 16 maddesinde sağlanan bu haklar yalnızca parasal yardımlardır.

Sigortalıya, geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi; Meslek hastalığı nedeniyle işinde geçici süre çalışamayacağı hekim raporu ile saptanan sigortalıya, çalışamadığı her gün için SGK tarafından yapılan parasal yardım geçici iş göremezlik ödeneğidir. Böylece çalışamaz duruma gelen sigortalının uğradığı gelir kaybı karşılanmış olur. Belirli bir süre olmaksızın sağlık durumuna göre tedavi ve istirahatının devam ettiği sürece ödenir. Bu ödemenin yapılması için herhangi bir asgari sigortalılık süresi veya prim ödeme gün sayısı aranmaz. Verilecek iş göremezlik ödeneği yatarak tedavilerde sigortalının günlük kazancının yarısı, ayakta tedavilerde üçte ikisidir. bir sigortalıda iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hâllerinden birkaçı birleşirse geçici iş göremezlik ödeneklerinden en yükseği verilir. Sigortalı bu ödeneği alırken sigortalılık bir nedenle sona ererse istirahat süresince ödenek ödenmeye devam edilir.

Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması; Kurum tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara itsinden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanır. Sigortalı hastalığa tutulduğu sırada icra ettiği mesleğinde kazanma gücünü yitirmektedir. Kurum Sağlık Kurulunca, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit işlemleri Yönetmeliğinde belirtilen usul ve esaslara göre çalışma gücü veya meslekte kazanma gücü kaybı tespit edilir. Bu gelirin bağlanması için sigortalının çalıştığı işten ayrılması veya işyerinin kapanması şartı aranmaz. Kişi hem bu geliri alıp hem de maaşında kesinti olmadan çalışmaya devam edebilir. Gelirin miktarı sigortalının mesleğinde kazanma gücünün kaybı oranına göre hesaplanır. Sürekli tam iş göremez sigortalıya aylık kazancının %70i oranıdır. Kişi sürekli bakıma muhtaçsa gelir bağlama oranı %100dür.

Meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm geliri bağlanması; Meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri almaktayken ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm geliri bağlanır. Bu kişiler eş, çocuk ana ve babası olabilir. (SSGSSK md.34)  Sigortalının ölümünün meslek hastalığı sonucu meydana geldiğinin kanıtlanması gerekir. İspat aracı olarak ölüm tutanağı, otopsi raporu gibi belgeler kullanılabilir. Ölüm ile hastalığın başlaması arasındaki zaman farkı da hak sahiplerine ölüm geliri bağlanmasına engel değildir.

Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi; Sigortalının ölüm aylığı alırken evlenen ve bu nedenle aylığı kesilen kız çocukları, talepte bulunursa, aldıkları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Başvuru SGK ya dilekçeyle yapılır. Evlenme tarihi nüfusa işlenmemişse dilekçeyle birlikte evlilik cüzdanı örneği de Kuruma verilir.

İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı için cenaze ödeneği verilmesi; meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almaktayken veya kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurumca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına o da yoksa kardeşlerine verilir. Cenaze ödeneği için hak sahiplerinin SGK’ ya bir dilekçe ile başvurması gerekir.

Hastalık ve analık sigortasından sigortalıya hastalık veya analık hallerine bağlı olarak ortaya çıkan iş göremezlik süresince, günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilir.

Meslek Hastalığı Bakımından İşverenin Sorumlulukları

İşverenin işyerinde iş sağlığı tedbirlerinin alınması konusundaki yükümlülüğü işçiyi gözetme borcu kapsamında yer alan koruma yükümlülüklerinden biridir. Gözetme borcu kapsamındaki yasal düzenlemelerin bir kısmı TBK bir kısmıysa İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda düzenlenmiştir.

Kural olarak sigortalının uğradığı maddi zararı yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde SGK karşılamaktadır. Ancak işveren, sigortalı veya yakınlarının Kurumca karşılanmayan zararlarını da gidermek zorundadır. Bu kapsamda sigortalı işveren ve sorumlulardan maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Sigortalının meslek hastalığı sonucu ölümü halindeyse desteğinden yoksun kalanlar işveren aleyhine destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davası açabilir.

İşverenin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Kapsamındaki Sorumluluğu

İşveren SGK’ ya kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin primi ödemekle meslek hastalığıyla ilgili bütün sorumluluktan kurtulmaz. Prim ödemenin yanında işverene yüklenen yükümlülüklerde bir diğeri de sigortalıların sağlığını korumadır. Aksi halde işveren kuruma karşı sorumlu hale gelir. 5510 sayılı kanun 21. Maddesi ile meslek hastalığı sonucu zarara uğrayan sigortalı veya hak sahipleri için yapılan tüm gider ve ödemeleri, sigortalının zarara uğramasına neden olanlardan geri isteyebilme hakkı tanınmıştır. İşverenin kuruma karşı sorumluluğu maddede sayılan davranışlarla sınırlıdır. Buna göre meslek hastalığı;

  • İşverenin kastı veya
  • Sigortalıların sağlığını koruma mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse işverenin sorumluluğuna gidilebilir. Bu durumda yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır. Kaçınılmazlık; hastalığın meydana geldiği tarihte olan bilimsel ve teknik önlemlere rağmen meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. Yargıtay yerleşik uygulamasına göre, hastalığın tamamen kaçınılmaz olduğu durumlarda dahi işverenin tehlike kuramı gereği ve adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğu yine de söz konusu olur. Yargıtaya göre kaçınılmazlık tazminattan indirim nedenidir.

Peşin Sermaye Değeri; Kurumca, 5510 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde belirtilen giderlerin yaş, kesilme veya yeniden bağlanma yahut hak sahipliği nedeniyle sonradan gelir veya aylık bağlanma ihtimalleri ve yüzde beş ıskonto oranı dikkate alınarak hesaplanan tutarı ifade eder. İşverenin kuruma ödeyeceği miktarın üst sınırı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlıdır.

5510 sayılı Kanunun 23.maddesine göre; sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir. Bu hüküm uyarınca meslek hastalığının meydana gelmesinde işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma mevzuatına aykırı bir hareketi olmasa bile yapılan giderler işverene ödettirilecektir. Buradaki sorumluluğun kaynağı çalıştırdığı sigortalıları kuruma bildirme yükümlülüğü olup kusursuz sorumluluk esasına dayanır. Meslek hastalığı sebebiyle açılan davada işverenin hem kusura dayalı sorumluluğu (SSGSSK 21) hem de kusursuz sorumluluğu söz konusuysa kusursuz sorumluluğa öncelik verilir.

İşveren meslek hastalığına tutulan sigortalıya sağlık durumunun gerektirdiği sağlık hizmeti tutarını da derhal ödemekle yükümlüdür. İşveren tarafından yapılan ve belgelere dayanan sağlık giderleri 5510 sayılı kanun 65. Md hükümlerine göre Kurumca karşılanır.  İşverenin bu yükümlülüklerini yerine getirmesindeki ihmalinden dolayı sigortalının tedavi süresi uzar veya malul kalmasına veya malullük derecesinin artmasına neden olursa, Kurumun bu nedenle yaptığı her türlü sağlık hizmeti giderini ödemekle yükümlü olur.

Aynı şekilde yukarıda açıklanan süre şartını yerine getirmeyip, kuruma zamanında bildirim yapılmazsa, bildirimin Kuruma yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği Kurumca işverenden tahsil edilecektir. Buna göre meslek hastalığı bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen veya yazılı olarak bildirilen hususları kasten eksik yada yanlış bildiren işverene, Kurum tarafından meslek hastalığı için yapılan masraflar ile ödenmişse geçici iş göremezlik ödenekleri rücu edilir.

SGK meslek hastalığı sonucu zarara uğrayan sigortalı veya hak sahipleri için yapılan tüm gider ve ödemeleri, sigortalının zarara uğramasına sebep olanlardan rücu etme imkanına sahiptir. Bunun için işveren aleyhine açılan davalara rücu davası denilmektedir. Bu dava kusur sorumluluğuna (5510 sayılı kanun 21. Md)  dayanır. Buna göre meslek hastalığı, işverenin kastı ve sigortalıların sağlığını koruma mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya sahiplerine kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Kurumun rücu hakkının kapsamı kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı oluşturmaktadır. Rücu yolu kurumun ödemesi nedeniyle mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermekte ve zararı ödeyenlerin sigortalının sağlığını koruma yönünde özen göstermesini sağlayarak meslek hastalıklarının meydana gelmesini önlemede etkili olmaktadır. Rücunun üst sınırı sigortalının işverenden isteyebileceği miktardır. Bu miktar meslek hastalığı sonucu uğranılan gerçek zarardır. İşveren rücu yoluyla Kuruma yaptığı ödeme ölçüsünde, sigortalı veya hak sahiplerine karşı tazmin sorumluluğundan da kurtulmaktadır.

Meslek hastalığı sonucu Kurum tarafından yapılan her çeşit ödeme hastalığın meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan işverenden kusuru oranında Kurumca tahsil edilebilir.  Peşin Sermaye Değeri = (Aylık gelir tutarı x 12 x peşin sermaye değeri tablosundaki değer)/100 olur. İşveren hesaplanan peşin sermaye değerli gelirlerin tümünden kusur oranı kadar sorumludur. Yerleşmiş içtihada göre, Kurumca işveren aleyhine açılmış rücu davalarında faizin başlangıç tarihi, giderler açısından ödeme tarihi, bağlanmış gelirler için ise tahsisin onay tarihidir. Ayrıca söz konusu kanuna dayanılarak açılacak tazminat ve rücu davaları on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zaman aşımı rücu konusu gelir ve aylıklar bakımından Kurum onay tarihinden, masraf ve ödemeler içinse masraf veya ödeme tarihinden itibaren başlar.

Meslek Hastalığı Davası

İş sözleşmesi işverene ücret ödeme borcunun yanı sıra işyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alma borcu altına da sokmaktadır. Bu borca işçiyi koruma ve gözetme borcu denmektedir. Genel olarak işverenin gözetme borcuna aykırı davranması sonucu zarara uğrayan işçi veya hak sahiplerine karşı akdi bir tazminat sorumluluğu bulunmaktadır. Bu durumda işçiyi koruma borcuna aykırı davrana işverene karşı işçi maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. İşçinin ölümü halindeyse yakınları destekten yoksun kalma ve manevi tazminat isteyebilir.

Meslek Hastalığı Maddi Tazminat

Maddi tazminata yol açabilecek bedensel zarar, meslek hastalığı sonucu bir organın yaralanması, görme veya işitme duyularının azalması gibi şekillerde ortaya çıkabilir. Vücut yapısında bir değişiklik olmaksızın meslek hastalığı sonucu ruhsal durumun bozulması da beden bütünlüğünün ihlali sayılır. Meslek hastalığına yakalanan sigortalı, tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün sarsılmasından doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıp zararlarını isteyebilir. Tazminatın amacı meslek hastalığı olmasaydı sigortalı hangi maddi durumda olacaksa o durumun oluşmasını sağlamaktır Bu kapsamda meslek hastalığına tutulan sigortalı çalışamamasından kaynaklanan ücret kayıpları yanında iş gücü kaybı nedeniyle ileride sağlayacağı ücretleri, tedavi masrafları ve bunlar için yapılan ek masrafları da işverenden isteyebilir. Tazminat miktarı SGK tarafından karşılanmayan zararla sınırlıdır, ek zararlar giderilir. Aksi halde ikinci bir ödeme söz konusu değildir. Davacının tazminat alacağının Kurum tarafından tümüyle karşılandığı tespit edilirse dava reddedilir. Sigortalının kusuru tazminatta indirim nedenidir. Zararın belirlenmesinde iş görebilme çağı ve muhtemel yaşam süresi en önemli unsurlardır.

Sigortalının uğradığı meslek hastalığı sonucu ölmesi halinde ondan desteklerini yitiren yakınları destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. İşverenin kanuna (koruma borcu ve Bk) ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğü zedelenmesi veya kişilik hakkı ihlaline bağlı zararlar sözleşmesel sorumluluk hükümlerine tabidir. Destekten yoksun kalma tazminatının amacı destekten yoksun kalan yakının meslek hastalığı sonucu ölüm meydana gelmeseydi destekten ne kadar yardım görecek idiyse bu miktarın karşılanmasıdır. Ölen sigortalının muhtemel yaşam süresi içinde çalışarak sağlayabileceği kazancından ayrılmak üzere desteğinden yoksun kalanlara yapabileceği yardım tutarı, bu kişilere peşin olarak ve toptan ödenir. Destekten yoksun kalma tazminatında destek, geride kalanların geçimini sağlayacak şekilde fiilen ve düzenli olarak onlara yardım eden, ölüm gerçekleşmeseydi de gelecekte bu yardımı sağlayacağına ilişkin güçlü ihtimal bulunan kişidir. Dolayısıyla desteklenenlerin mutlaka mirasçı veya bakma yükümü altında bulunan bir kişi olması gerekmez. Ölen kişinin çocukları, eşi, baktığı kişiler, nişanlısı, evlilik dışı birliktelik yaşanılan kişiler de bu tazminata hak kazabilir. Söz konusu ilişkinin düzenli ve devamlı olarak ortak bir yaşam sürdürme ve destek olma kararlılığının bulunması gerekir.  Desteklenenlere yapılan fiili ve devamlı yardım yanında bakım gücü ve bakım ihtiyacının da bulunması gerekmektedir. Bakım gücü yoksa destek bakım ihtiyacı yoksa desteklenenden bahsedilemez. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, sadece sigortalının iş görebilme çağının sonu olan 60 yaşının sonuna kadar olan aktif kazançları değil, bu süreden sonra yaşlılık aylığı alacağı pasif dönem de göz önünde bulundurulur. Bu tazminatın hesaplanmasında meslek hastalığı nedeniyle ölen sigortalının o andaki ücretinden hareket edilir. Ölüm gerçekleşmeseydi PMF yaşam tablosuna göre desteğin muhtemel yaşam süresi sonuna kadar yaşasaydı elde edebileceği kazancı hesaplanır. Desteğin yardım ettiği kişilerin sayısı, bunların bakım ihtiyacı, yaşı, cinsiyeti, gelirleri, yaşam tarzları, evlenme ihtimali gibi bir çok husus göz önünde bulundurulur. Tazminat alacaklısının zenginleşmesinin önlenmesi gerekir. Örneğin desteklenen desteğin mirasçısı ise elde ettiği miras saptanan zarardan düşülerek tazminat miktarı belirlenir.

Meslek Hastalığı Manevi Tazminat

Meslek hastalığı sonucu bedensel veya ruhsal bir zarara uğrayan sigortalı işverenden maddi tazminat yanı sıra manevi tazminat da isteyebilir. 5510 sayılı kanun veya iş kanunu manevi zararın telafisine yönelik bir düzenlemeye yer vermemişken Borçlar Kanunu manevi tazminata ilişkin olarak; “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” Demiştir. Manevi tazminatın dayanağı da bu hükümdür. Manevi tazminat meslek hastalığına tutulmuş sigortalının çektiği bedensel veya ruhsal acı, elem, keder ve ızdırap giderilmeye çalışılmaktadır. Sigortalının kazanma gücünde bir kaybın olması gerekmez. Cismani zarar nedeniyle acı ve keder çekmesi yeterlidir. Bu hastalık sigortalının yakınlarında da bir şok yaratmış ve bunların da beden bütünlüğü doğrudan zarar görmüş olur. Bu kişiler de koşulları varsa manevi tazminat talep edebilir. bu kapsamda sigortalının eşi, çocukları, torunları, ana babası, kardeşi, nişanlısı bu talepte bulunabilir. Tazminatın belirlenmesinde olayın oluş şekli, müterafik kusur oranları, duyulan elem ve ızdırap, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet göz önüne alınmaktadır.

SGK tarafından hak sahiplerine yapılan ödemeler çoğu kez gerçek zararı karşılamaz. Ayrıca SGK tarafından manevi zarara ilişkin bir ödeme de yapılmaz. SSG/SSK ile sağlanan haklar dışında kalan zararların işverenden karşılanacağına ilişkin kanuni bir düzenleme olmasa da sigortalının ve hak sahiplerinin SGK tarafından karşılanmayan zararlar için işverene başvurabilecekleri öğretide ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiştir.

Zararın ortaya çıkmasına veya artmasına sigortalının eylemi neden olmuşsa işverenin sorumluluğu sınırlanmış olur. Örneğin hastalık karşısında tedaviyi kabul etmeyen kişinin durumda artan zararı talep etmesi mümkün değildir. Aynı şekilde işverenin kusur oranı da tazminatın belirlenmesinde etkilidir.  Yargıtay’a göre sigortalı veya hak sahiplerinin haklarını almak için önce SGK’ ya başvurması sonuç alamazsa SGK aleyhine dava açması ve açılacak davanın sonucunun beklenerek tazminat talebinde bulunulması görüşündedir. Tazminat alacakları da 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.

İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamındaki Sorumluluğu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 24.maddesinde ise, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun uygulanmasının izlenmesi ve teftişinin, iş sağlığı ve güvenliği yönünden teftiş yapmaya yetkili Bakanlık iş müfettişlerince yapılacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda Bakanlık, iş yerlerinde iş sağlığı konularında araştırma, denetim, kontrol yapmaya yetkilidir. Bu amaçla Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığında İş Teftiş Kurulu ve taşra teşkilatında İş Teftiş Grup Başkanlıkları kurulmuştur. İş müfettişleri denetim sırasında mevzuata bir aykırılık saptarsa ya aykırılığın giderilmesi için işverene bir süre verir, ya derhal idari para cezası verir ya da ceza kovuşturma sürecini başlatır.

Teftiş sırasında saptanan eksiklik teftiş süresinde tamamlanabilecekse tamamlattırılır. Durum müfettişçe teftiş defterine yazılır ve raporda belirtilir. Önel verilmesi zorunlu olmayan hallerde ve derhal tamamlanmaması bir tehlike doğurmayacaksa müfettişçe uygun bir önel verilebilir. (İş Teftişi Tüzüğü 22.md) işveren bu önel içinde aykırılığı giderdiğini bölge çalışma müdürlüklerine bildirmekle yükümlüdür.

İşverenin veya vekilinin almadığı her iş sağlığı tedbiri için idari para cezası uygulanır. Tedbirin alınmadığı her ay ceza tekrarlanır. Çalışanların hayatı için tehlikeli bir husus tespit edilirse işin durdurulması da mümkündür. İdari para cezaları 6331 sayılı kanun 26. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu cezalar gerekçeleri belirtilerek işyerinin bulunduğu yerdeki Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü tarafından verilmektedir. Bu cezalar tebliğinden itibaren 30 gün içinde ödenmelidir.

İşverenin Türk Ceza Kanunu Kapsamındaki Sorumluluğu

İşçinin işverenin emir ve talimatı doğrultusunda bağımlı olarak çalışması, işverenin iş sağlığı önlemlerini almasını zorunlu kılmaktadır. İşçi, işyerindeki tehlikelere karşı korunamaması yüzünden ölür veya yaralanırsa ve bu eylemler işverenin kast veya taksirinden meydana gelirse TCK kapsamında sorumluluk doğacaktır. Çünkü bu durumlarda işverenin, işyerinde istenmeden meydana gelebilecek hastalıkları önlemeye yönelik zorunlu bir davranış kuralına uymaması söz konusu olmaktadır. İşveren gözetme borcuna aykırı olarak iş sağlığı önlemlerini almaz ve ölüme sebep olursa TCK 87 gereği taksirle öldürme suçundan iki yıldan altı yıla hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Aynı şekilde taksirli davranış sonucu yaralanma meydana gelmişse TCK 89a göre üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacaktır.